Nasreddin Hoca ve Cimri Komşunun Hikayesi
Nasreddin Hoca ve Cimri Komşunun Hikayesi: Bir zamanlar, güzel bir kasabada yaşayan Nasreddin Hoca vardı. Hoca, bilge ve espri dolu sözleriyle herkesin sevgisini kazanmıştı. Kasabanın en cimri komşusu ise, her şeyi kendine saklayan ve paylaşmayı bilmeyen biriydi. Bu komşu, kasabada pek sevilmeyen biri olarak biliniyordu.
Bir gün, kasabanın halkı büyük bir sıkıntı içindeydi. Kuraklık başlamış, tarlalar kurumuştu ve insanlar açlıkla mücadele ediyordu. Nasreddin Hoca, bir çözüm bulmak için topladı kasaba halkını. Herkesin bir araya geldiği meydanda, Hoca konuşmaya başladı. “Sevgili dostlarım, bu zor zamanlarda birbirimize destek olmalıyız. Birlikte çalışarak bu sıkıntıları aşabiliriz.”
Cimri komşu ise, sadece kendi çıkarlarını düşünüyordu. Hocanın sözlerini duyunca, kendi evindeki tüm yiyecekleri saklamaya karar verdi. “Benim yiyeceklerim benimdir, kimseyle paylaşmam!” diyerek kendi bencilliğine sığındı. Ancak, bu tutumu kasaba halkında büyük bir infial yarattı.
Nasreddin Hoca, cimri komşusunun bu bencilliğini duyunca üzüldü. Ancak, pes etmeye niyeti yoktu. Hemen bir plan yapmaya karar verdi. Bir gün, cimri komşusunun evine gitti ve ona bir teklifte bulundu. “Komşu, seninle bir oyun oynamak istiyorum. Eğer kazanırsam, sen bana bir şey vereceksin. Eğer sen kazanırsan, sana vereceğim bir şey olacak.”
Cimri komşu, bu teklife karşı çıkamadı. Hoca, bir torba un getirdi ve ikiye böldü. “Bu unları sen saklayacaksın, ben de saklayacağım. Bir hafta sonra tekrar bir araya gelip hangimizin unu daha az yediğine bakacağız. Eğer benim unum daha az ise, sen bana bir şey vereceksin. Eğer senin unun daha az ise, sana bir şey vereceğim.”
Bu teklif cimri komşuyu heyecanlandırdı. Kendi bencilliğine yenik düşerek, unu saklamaya başladı. Ancak, Hoca her gün unu paylaşarak kasaba halkına dağıttı. Halk, bu yardımı görünce Hocaya hayran kaldı ve onun yanında durmaya karar verdi.
Bir hafta sonra, Hoca ve cimri komşu tekrar bir araya geldiler. Un torbalarına baktıklarında, cimri komşunun torbasının neredeyse boşaldığını gördüler. Hoca ise, hala unu doluydu. Cimri komşu utanç içinde kaldı ve Hocaya bir şeyler vermek istedi. Ancak, Hoca sadece şunu söyledi: “Komşu, asıl vermen gereken şey bencilliğin. Paylaşmayı öğrenmelisin.”
Bu hikayeden bizlere şunu öğrenebiliriz: Bencillik ve cimrilik insanları mutsuz eder, paylaşmak ise insanları bir araya getirir ve güçlü kılar. Sizce, cimri komşu bu deneyimden ne öğrendi? Belki de siz de düşünmek istersiniz.